Cezayir Eyaletinin 1830 yılında Fransa tarafından işgali
Cezayir Eyaletinin 1830 yılında Fransa tarafından işgali
Cezayir Eyaleti veya Cezayir Beylerbeyliği, Osmanlı Devleti’nin Sâlyâneli eyaletlerindendir.[1] 1517 yılında Ridaniye Savaşı ile bölge Osmanlı Devleti’ne katıldı. Tam olarak eyaletleşmesi 1535 senesinde Oruç Reis tarafından gerçekleştirilmiştir.[2] 1830 yılında Fransa tarafından işgal edilmiştir. 1671 yılından itibaren seçilerek göreve getirilen Cezayir yöneticilerine dayı adı verilmektedir. 1671’den 1830 yılına kadar Cezayir’de toplam 28 Dayı hüküm sürmüştür.
Cezayir, Fransız ordusunun 1830’da ülkeyi işgaline değin, Osmanlı devletine bağlı bir eyaletti.Ülkenin yönetimi Türk yeniçeriler ve onların seçtiği bir Dayı ‘nın (vali) elinde bulunuyordu.Türk-Cezayirli karışımı bir kökene sahip olan Kuloğlu topluluğu ile belirli ayrıcalıklı kabilelerden destek gören bu yöneticiler, aynı dinden gelmenin kandilerine sağladığı üstünlükle Cezayir’i çok sıkı bir denetim altında tutuyorlardı.Bununla birlikte bu yöneticilerden nefret eden Cezayirliler, 19. yüzyıl başlarında sürekli ayaklanma halindeydiler.Ülke halkı, bu nedenle Hıristiyan istilacılara karşı koyamayacak kadar bölünmüş durumdaydı.Ülkenin batısında yaşayan kabileler Oran’ı kuşatma altına aldılar.Okul öğretmenlerinin ve özellikle dinsel tarikat üyelerinin besleyip güçlendirdiği ortak İslam dindaşlık duyguları çevresinde birleşen bu kabileler, örgütsel bir yapı kurmaya çalıştılar.Bir tarikat önderi ve Maskura yakınlarındaki bir zaviyenin yönetcisi olan Muhyiddin, Oran ve Mostaganem’deki Fransız birliklerine karşı yapılacak yıpratma savaşının başına geçmeye çağrıldı.Yaşı bir hayli ilerlemiş olan Muhyiddin, Kasım 1832’de kendi yerine genç oğlu Abdülkadir’in seçilmesini sağladı.Dine bağlılığı ve askeri alandaki gözüpekliğiyle ün salmış olan Abdülkadir, yıpratma savaşının komutanlığını üstlendi. Bu savaş sonunda 1834’te imzalanan Desmichels Antlaşması ile müminlerin komutanı unvanı altında Oran’ın iç kesiminin yönetimini tümüyle ele geçirdi. Sahip olduğu yeni toprakları birleştirmeye yönelen Emir Abdülkadir, antlaşmanın sağladığı olanaklardan yararlanarak Selif’te yaşayan bütün kabilelere yönetimini kabul ettirdi. Miliana’yı ve ardından Médéa’yı işgal etti.Makta’da General Camille Trézel’i yenilgiye uğrattı. Bertrand Clauzel ve T.R. Bugeaud adlı generaller tarafından sıkıştırılmasına karşın, Fransızların başvurduğu şiddete tepki duyan Cezayirlilerin deteğini kazanmayı başardı.Görüşmeler sonunda General Bugeaud’u Tafna Antlaşması’nı (1837) imzalamaya ikna etti.Fransızları birkaç limanla yetinmek zorunda bırakan bu antlaşmayla topraklarını daha da genişleterek Oran ve Titteri’nin bütün iç kesimlerinin yöneticisi oldu.Emir Abdülkadir iki yıl içinde gerçek anlamda bir devlet kurdu.Başkent olarak bazen Maskura’yı, bazen de Tihert Kalesini (bugün Tagdempt) kullandı.Mahzen denen savaşçı kabilelerin ayrıcalıklarını kaldırarak ve bütün uyruklara eşit vergi yükü getirerek halk toplulukları arasında tüzel bir eşitlik kurdu.Güneydeki vahaları hakimiyeti altında tutan et-Tijini ile savaşıp çöl kavimlerini ona karşı birleştirerek , nüfuzunu Büyük Sahra Çölü yönünde genişletti. Ardından Selif Vadisi ile Titteri’ye, Konstantin Beyi Hac Ahmed’in direnişiyle karşılaştığı doğu eyaleti sınırlarına kadar uzandı.Ayrıca Fransızlara katılmış olan Zuatna Kuloğullarını ağır cezalara çarptırdı.1838 kışına gelindiğinde etki alanı Berberi Kıbayl kabilesinin sınırlarını aşmış ve güneyde Biskra Vahasından Fas sınırına kadar uzanmış bulunuyordu.et-Tijini’nin gücünü kırmak amacıyla başkenti Ayn Mehdi’yi altı ay süren bir kuşatma altında tutarak yyıktı.Bu arada bütün Sahra kabileleri de kendisine bağlılık yemini etti.Abdülkadir Cezayiri çevresindeki ileri gelenlerin öğütlerine pek seyrek olarak başvuran ve yetkiyi bütünüyle elinde tutan bir önderdi.Başlıca dayanağı, yurttaşlarını bir araya toplayıp istilacıya karşı birleştirebilecek biricik güç olan din duygusuydu.Ama bu, çağdaş bir devlet kurma çalışmalarında kendisine yardımcı olabilecek çeşitli uluslardan yetenekli kişileri Musevi ye da Hıristiyan olmlarına bakmaksızın çevrsinde toplanmasına engel olmadı.Bu Avrupalı uzmanların en tanınmışı sonradan diplomatlık da yapan Léon Roches’tur; geçirdiği serüvenleri Trente deux ans a travers l’Islam (İslam Dünyasında 32 Yıl) adlı kitapta anlatmıştır.Abdülkadir, kabilelerin donatımını sağladığı askerler ya da gönüllüler tarafından desteklenen ve yaklaşık 2,000 kişiden oluşan düzenli bir ordu kurdu.Fransız işgali altındaki topraklara yakın kasabalar saldırılara çok açık olacağından iç kesimdeki Sebdou, Saida, Tihert, Taza ve Boghar gibi yerleşim birimlerini tahkim etti.Buralarda askeri donatım fabrikaları, ambarlar ve atölyeler açtı, başta İngiltere’den olmak üzere dışardan yapılan silah alımlarını karşılamak üzere satılacak fazla ürünleri buralarda depoladı.Belirlenmiş ücret alan görevlilere dayalı yeni bir yönetim sistemi oluşturdu.Eğitimi yaygınlaştırarak, bağımsızlık ve milliyet kavramalrının halk arasında güçlenmesini sağladı.Orléans dükünün öncü kolları Demir Geçidini aşınca, Emir Abdülkadir bunu Tafna Antlaşması ile kendisine verilen topraklara yönelik bir saldırı saydı.Örgütlenme çalışmalarını henüz tamamlamamış olmasına karşın, beklenmedik bir saldırıyan geçerek Mitica Ovasındaki Fransız koloni birimlerini yok etti.Bu olay üzerine savaş şiddetini yitirdi.Bu durum, bütün Cezayir’i ele geçirmek için gerekli donanım ve silahı alma konusunda Fransız hükümetini ikna eden General Bugeaud’un 1840’ta genel vali olarak atanmasına değin sürdü.Bu atamayla birlikte yedi yıllık sert ve acımasız bir savaş başladı.Büyük çaplı çarpışmalardan kaçınan Abdülkadir, gerekli darbeyi indirir indirmez geri çekilebilen tüfekli süvariler kullandığı ardı arkası kesilmeyen küçük çarpışmaları tercih etti.Ancak, karşısında Bugeaud tarafından son derece haraketli kollar halinde düzenlenmiş piyadelerden oluşan bir Fransız ordusu bulunuyordu.Ayrıca, Bugeaud ve yardımcılarının, açlık çeken insanları önderlerini terke zorlamak amacıyla oyguladıkları yıkımla başetmek zorunda kalmıştı.1841’de Fransızlar Cezayirlilerin müstahkem mevkilerini yıkınca, Abdülkadir zorunlu olarak Oran’ın iç kesimlerinde göçebe yaşamı sürmeye başladı.Ertesi yıl Tlemsen’in elinden çıkmasıyla Faslı müttefikleriyle bağlantısnı sürdürmesi güçleşti.Daha başka tersliklere ve Fransız birliklerinin güneydeki ilerlemesine karşın, Fas’a ulaşmayı başardı.Bugeaud karşısında Isly’da yenilgiye uğrayan Fas sultanı, Abdülkadir’i ülkesinin orta kesimlerinde alıkoymak zorunda kaldı.Abdülkadir, Dahra’da patlak veren bir ayaklanmadan yararlanarak yeniden Cezayir’e girdi.Sidi İbrahim ileri karakolunu ele geçirdi ve kendisini izleyen Fransız birliklerinden sürekli kaçarak ülkenin iç kesimlerine doğru çekildi.
İlginize teşekkürler
Trakyen yarımadası Tayfur köyünde Trakyenlerden günümüze tarih
Çanakkale Trakyen yarımadası ( Thracian Chersonesos) Tayfur köyü mübadele Türklerinin Rumlardan kalma köyüdür. Kaya oyma Trakyen …
Gelibolu Karainebeyli Kalaycı dede antik alanı
Kalaycı dede antik alanı Gelibolu Karainebeyli köyü Kara Nebi antik mezarlığı yakınındadır. Kalaycı dede antik …