ev / genel / İstanbul kömür ocakları ve Enver Paşa- Haliç-Karadeniz sahra hattı. Silahtarağa Santrali(1910-1983), Osmanlı İmparatorluğu’nun ilk enerji tesisi

İstanbul kömür ocakları ve Enver Paşa- Haliç-Karadeniz sahra hattı. Silahtarağa Santrali(1910-1983), Osmanlı İmparatorluğu’nun ilk enerji tesisi

Ev / Genel / İstanbul kömür ocakları ve Enver Paşa- Haliç-Karadeniz sahra hattı. Silahtarağa Santrali(1910-1983), Osmanlı İmparatorluğu’nun ilk enerji tesisi

İstanbul kömür ocakları ve Enver Paşa- Haliç-Karadeniz sahra hattı. Silahtarağa Santrali(1910-1983), Osmanlı İmparatorluğu’nun ilk enerji tesisi

.

.

Osmanlı Devleti Ortaçağ sonunda bilimsel çalışmalarını “Avrupa’nın bilimsel çalışmaları” seviyesinde geliştirmedi..bu durumdan yararlanan “Avrupa sanayi ve bilimde büyük yol aldı” ve zaman içersinde “hakim bir güç oldu”…sadece kendisi için değil Osmanlının ihtiyaçlarınıda temin eden bir duruma geldi..Osmanlı devletine eski teknoloji ürünlerini vererek kendisini geliştirmede maddi kazanç oluşturdu, ve ayrıca Osmanlı devletindeki bilimsel ihtiyaçlar çağının gerisinden takip etmeye başladı..bununla yetinmeyen Avrupa bölgesindeki Osmanlı İmparatorluğunu yok etmek için çalışmalar başlattı …bu önemli çalışmaların ilki ve en büyüğü 1. dünya savaşı’dır…I. Dünya Savaşı öncesinde maden kömürünün evrensel yakıt olarak kullanımı yaygın olmamakla birlikte, Osmanlı Donanması’na bağlı savaş gemileri, yolcu ve yük gemileri, buhar makinesiyle çalışan askeri ve sivil fabrikalar, demiryolları ve İstanbul’da 1914’te hizmete girmiş olan Silahtarağa Elektrik Santrali önemli miktarda kömür tüketmekteydi.

1910 istanbul elektrik santralı; Silahtarağa Santrali, Osmanlı İmparatorluğu’nun ilk enerji tesisiydi. Kronolojik olarak ilk tesis olmasa da, ülke sınırları içinde bir kente hizmet vermesi amacıyla yapılan ilk tesisti. Tesisin kuruluması için ilk adım 1910 yılında devlet tarafından açılan ihaleyle atılmıştır. İhaleyi Avusturya-Macaristan sermayeli Ganz Electric Company kazandı.

1911  “Şirket 1911 yılında, Brüksel Bankası (Fransızca: Banque de Bruxelles) ve Macar Kredi Genel Bankası’ndan (Fransızca: Banque Générale de Credit Hongrois) aldığı finansal destekle Osmanlı Anonim Elektrik Şirketi’ni kurdu ve devletten 50 yıllık elektrik üretim imtiyazı almış oldu. Mühim not; bu tarihte Osmanlı Devletindeki birçok yerde su akıntısı-nehir debisi enerjisiyle-hidroelektrik birçok santral kurulmuş ve Osmanlı Ülkesindeki şehirlerde Alman Siemens elektrik santralları ile şehirler aydınlatılmıştır…bu küçük santraller zaman içersinde terkedilmiş ve korunmamıştır, içlerinden çok azı günümüze gelebilmiştir….”

Yapılan etütler sonucunda İstanbul’da hidroelektrik güç elde etmeye uygun su kaynağı bulunmadığına kanaat getirilince kömür yakıtlı bir tesis kurulması kararlaştırıldı. Şirket derhâl Silahtarağa semtinde bir termik santral kurma işlemlerine başladı.

1913 yılında tamamlanarak kullanıma girmesi planlansa da o yıl aşırı yağışlar nedeniyle bölgeyi etkileyen su baskınları ve Balkan Savaşı’nın etkileri tesisin açılmasını geciktirdi.

1914  Tesis 11 Şubat 1914’te resmen açılışını yaptı. Üretilen elektrik ilk olarak İstanbul tramvaylarına ve Osmanlı sultanının o dönemde yaşadığı Dolmabahçe Sarayı’na verildi. Böylece İstanbul’da havagazına bir alternatif enerji türü doğmuş oldu. Şirketin kurucu sahibi aynı yıl içinde santrali Belçika menşeli SOFINA şirketine devretti.

I. Dünya savaşının başlamasıyla birlikte Çanakkale Boğazı savaş nedeni ile kapanmış, böylece Akdeniz yoluyla kömür sağlanamaz olmuştu. Almanya ile demiryolu bağlantısı da kesintili olduğu için bu kaynaktan kömür sağlanması da güçleşmişti. Sonuç olarak elde son kaynak olarak Zonguldak kalmıştı. Deniz yoluyla bu kömürü taşımak için tahsis edilen gemiler zaman zaman karşılaştıkları Rus denizaltı ve savaş gemileri tarafından batırılmış ve bu durum başta Çanakkale olmak üzere demiryoluyla yapılan ulaşımı olumsuz etkilemişti. Diğer yandan da Şirket-i Hayriye, vapur seferlerinde ve çalışan personel sayısında kısıtlamaya gitmişti. İstanbul şehiriçi deniz ulaşımında sıkıntılar başgösterince Şirket-i Hayriye, yeni kömür kaynaklarının devreye sokulması çalışmalarına başlamıştı. Bu amaçla Kilyos’un batısındaki Ağaçlı mevkiinde bulunan linyit kömürü İstanbul’a getirtilerek denenmiş, bu kömürün Zonguldak’tan gelen kömür ile üçte bir oranında karıştırıldığında uygun bir biçimde kullanılabileceği görülmüştü. Ağaçlı linyit havzası, İstanbul Boğazı’nın kuzeyinde bulunan Kilyos’tan başlayıp Terkos Gölü’ne kadar uzanan 25 km’lik bir alanı kapsıyordu.

1915 İsmail Enver Paşa (Askeri hükümet) tarafından Şirket-i Hayriye’nin girişimini takiben Ağaçlı’daki kömür ocaklarına el konulmuştu. Ağaçlı Kömür Ocakları, Ardından da Çiftalan mevkiindeki ocaklar hizmete sokuldu. Böylece Ağaçlı ve Çiftalan ocakları 1915’te işletmeye açıldı.

Bu ocaklarda elde edilen kömürün İstanbul’a taşınması için Kağıthane ile Ağaçlı arasında 45 km’lik bir dekovil (dar hat) demiyolu hattı inşasına karar verildi.Güzergah belirleme çalışmalarının ardından 1 Şubat 1915’te demiryolu inşaatı başladı. Bu alanda İsmail Enver Paşa tarafından demiryolu çalışmaları başlatıldı, bu çalışmalar İsmail Enver Paşa tarafından bizzat kontrol edildi… Temmuz 1915 başlarında Kağıthane – Ağaçlı hattı işletmeye açıldı.

30 Haziran 1916’da Kemerburgaz – Çiftalan hattı tamamlandı. Demiryolunun dört ana istasyonu bulunmaktaydı. Bu istasyonlar Kağıthane (Atıye Sultan Sarayı karşısında Enver Paşa mevkii olarak bilinmektedir), Pirgos (Kemerburgaz), Ağaçlı (İsmail Hakkı Paşa Mevkii) ve Çiftalan’dır.

Demiryolu üzerinde birçok köprü yapıldı, bu köprüler ahşap köprü oldukları için zamanla çürümüş günümüze kadar gelememiştir..

Karadeniz kıyısında kömür ocağı ve demiryolu. Bu demiryolu Karadenizle Haliç arasında bir taşıma hattı oluşturmuştur..

Osmanlı Padişahı Fatih Sultan Mehmet  İstanbul boğazından Haliçe kızaklarla gemilerini indirmiştir, bu tren yoluda karadeniz ile haliç arasında ayni görevi yine bir başka önemli komutan(İsmail Enver Paşa) ve savaşta (1.Dünya savaşı) görmüştür…her iki olay bütün dünyayı şekillendiren olaydır..

1926 yılında İstanbul Boğazı’na Arnavutköy-Vaniköy arasında sualtı kabloları döşenerek Anadolu Yakası’na da elektrik verildi.

1937 yılında devlet tarafından satın alınarak kamulaştırıldı ve Nafia Vekaleti’ne bağlı Elektrik Umum Müdürlüğü’ne geçti. Böylece şirketin tüzel kişiliği sona ermiş oldu. Santralin işletmesini yapan yabancı sermayeli şirket, Osmanlı Devleti dağıldıktan sonra kurulan cumhuriyet yönetimi süresince de faaliyetini sürdürdü. İlk olarak ülkede değişen rejim nedeniyle şirket unvan değişikliğine gitti ve adını Türk Anonim Elektrik Şirketi olarak değiştirdi.Çalışan personelin Türk vatandaşı olması ve hizmet geliştirmesi yapılması koşuluyla şirketin faaliyetine izin verildi.

1938 İstanbul Belediyesi, İstanbul Elektrik Tünel ve Tramvay İşletmeleri Umum Müdürlüğü’nü (İETT) kurunca santral 1 Temmuz 1938 tarihinde buraya devredildi.

1950’lerin başında da lokomotif ve vagonları hurdaya çıkarılmıştır. Böylece demiryolu ömrünü doldurmuştur. Tirenlerden biri şu an Amasyada’dır…Amasyada’ki tireni Almanlar müzelerine koymak için satın alma teklifi vermişlerdir..

1952 yılına değin İstanbul’un elektrik gereksinimini tek başına karşıladı. Bu tarihte devlet eliyle yeni kurulan Çatalağzı Termik Santrali ile arasında bağlantı kuruldu ve İstanbul’un elektrik yükü bu iki merkez arasında paylaştırıldı.

1962 Santralin yönetimi 1962’de Etibank’a geçti.

1970’te ise Türkiye Elektrik Kurumu’na geçti.

1976 yılında Ambarlı Termik Santrali tam kapasiteyle çalışmaya başlayınca, Silahtarağa Santrali’nin İstanbul elektrik dağıtımındaki payı iyiden iyiye azalmış oldu.

İstanbul kömür ocaklarından kömürün kalitesi düşük olduğu ileri sürülerek şehrin havasını temiz tutmak gerekçesi ile İstanbula kömür satışı yasaklanmıştır..sonrasında bu büyük alan İstanbulun yeni yerleşim alanı olarak planlanmış….ağaçları kesilmiş..Türkiyenin en büyük yeni Havalimanı başlatılmış ve yeni Otoyol güzergahı oluşturulmuştur…İstanbulun havasını sağlıyan akciğerleri kanserli bir hal almıştır…

Bu çalışmalar savaş içinde savaştır…bir taraftan var olma savaşı, diğer taraftan yenilenme savaşı..


Hakkında admin

İlginize teşekkürler


Tayfur köyü antik Trakyen tahtı

Trakyen yarımadası Tayfur köyünde Trakyenlerden günümüze tarih

Çanakkale Trakyen yarımadası ( Thracian Chersonesos) Tayfur köyü mübadele Türklerinin Rumlardan kalma köyüdür. Kaya oyma Trakyen …


Çok yaşlı dut ağacı- Karainebeyli

Gelibolu Karainebeyli Kalaycı dede antik alanı

Kalaycı dede  antik alanı Gelibolu  Karainebeyli köyü Kara Nebi antik mezarlığı yakınındadır. Kalaycı dede  antik …

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir


 


*


Hakkında antikor