MOĞOLİSTAN-MONGOLİA
ORHUN YAZITLARI
Bulunması ve üzerinde yapılan incelemeler Orhun harfleriyle yazılan yazıtlardan 13.yüzyıl Moğol tarihçisi Alaaddin Ata Melik Cüveynî (Ebü’l- Muzaffer Alâúdîn Atâ‘ Melik bin Bahâiddîn Muhammed el-Cüveynî), Tarih-i Cihan-güşa adlı yapıtında söz etmişti. Çin kaynakları da yazıtların dikilişini bildirmekteydi. Yine de bu durum 18. ve 19. yüzyıllara kadar bilim dünyasının bilinmeyeni olarak kalmalarına engel olamadı. İlk olarak Rus çarı I. Petro’nun emriyle Sibirya’nın bitki örtüsünü incelemek için görevlendirilen bitki bilimci Daniel Gottlieb Messerschmidt ve kendisine rehber olarak verilen İsveçli tutsak subay Johan von Strahlenberg, 1721 yılında Güney Sibirya’da, Yenisey Irmağı’nın yukarı mecrasında bu yazı ile yazılmış ve Kırgızlara ait oldukları düşünülen mezar taşlarını içeren Yenisey Yazıtları’ndan bir tanesini keşfetti. Bir yıl sonra tutsaklığı son bulan Strahlenberg, İsveç’e dönüşünde bu inceleme ile ilgili izlenimlerini kitap hâline getirip 1730 yılında Stockholm’de yayınladı. Böylece Orhun Yazıtları bilim dünyasının dikkatini çekmiş oldu.
Bu gelişmeye rağmen Sibirya’ya araştırma amacı ile ilk bilimsel heyetler ancak 19. yüzyılın sonlarına doğru gönderilebilmiştir. Bu ilk heyetler 1887 ile 1888’de Finlandiya’dan Sibirya’ya gönderilen Fin araştırma heyetleri idi. Fin heyetlerinin bu bilimsel gezileri sonucu Yenisey mezar yazıtlarının kopyaları ilk kez olarak yayımlanmıştır. Aynı yıl Rus arkeologlarından Nikolay Mihailoviç Yadrintsev Moğolistan’da, Orhun Irmağı kıyılarında aynı yazı ile yazılmış çok daha büyük iki yazıt buldu. Yadrintsev’in Orhun Yazıtları adı verilen bu iki büyük yazıt ile ilgili eseri 1890 yılında yayımlandı. Moğolistan’daki bu yeni keşif üzerine Axel Olai Heikel başkanlığında bir Fin araştırma heyeti Orhun Irmağı kıyılarına gitti. Fin heyetinin yaptığı bu bilimsel gezi sonunda Orhun Yazıtları’nın mükemmel kopyaları yayımlandı.
Orhun Yazıtları aynı yıl Rusya’da da yayımlandı. Bu ikinci yayın Vasili Radlof’un başkanlığında yapılan Rus bilim heyetinin gezisi sonucu ortaya çıkmıştı.
Orhun Yazıtları’nın Finlandiya’da yayımlanan atlası bu taşlardan birinin üzerinde bulunan Çince yazıtın okunabilen kısımlarının bir çevirisini de içeriyordu. Bu kısa Çince metin hiç şüphesiz bilinmeyen bir yazı ve dille yazılmış olan asıl metnin çeviri olamazdı; fakat bu Çince metin bu iki yazıttan birinin 732 yılında ölen bir Türk prensinin anısına dikilmiş olduğunu haber veriyordu. Böylece, bu yazıtların kimlere ait olduğu ve hangi dilde yazıldığı sorusunu cevaplamış oluyordu. Bu iki yazıt Türklerin atalarında kalma idi; bunlarda kullanılan dil de eski bir Türk lehçesinden başka bir şey olamazdı.
Bu husus, ünlü Danimarkalı dilbilimci Vilhelm Thomsen’in 15 Aralık 1893’te Kopenhag Bilimler Akademisi’nin bir toplantısında Orhun ve Yenisey yazıtlarında kullanılan “runik” yazıyı çözümlediğini bilim dünyasına duyurduğu zaman hiçbir şüpheye yer bırakmayacak bir şekilde aydınlanmıştı. Thomsen’in eski Türk “runik” yazısının çözümü ile ilgili raporu çok geçmeden Danimarka Bilim ve Edebiyat Akademisi bülteninde yayımlandı.
Thomsen’in eski Türk “runik” yazısını çözümü bilim dünyasında, özellikle Türkologlar arasında büyük bir heyecan yaratmıştı. Vasili Radlof, daha 1894 Mart’ında Orhun Yazıtları üzerine hazırlayacağı eserinin ilk kısmı olan Erste Lieferung’u yayımladı. Bu eserin ikinci kısmı aynı yılın Mayıs ayında, üçüncü kısmı da 1895’te yayımlanmıştır. Orhun ve Yenisey yazıtlarının bu yayını acele ile hazırlanmış bir eser olduğundan okuma ve açıklama yanlışları ile doludur.
Orhun alfabesini çözen Danimarkalı dilbilimci Vilhelm Thomsen.Radlof gibi aceleci davranmayan Thomsen ise iki büyük yazıtını yayınını 1896’da gerçekleştirmiştir. Birinci kısımda eski Türk “runik” yazısı ile yazının sistemi “runik” harfli örneklerle ayrıntılı şekilde incelenmektedir. Bu kısımda ayrıca eski Türk yazısının kökeni sorunu da ele alınmıştır. Eserin ikinci kısmı eski Türk tarihi ile ilgili bir inceleme yazısı ile başlamakta , bundan sonra da iki yazıtın yazı çevrimli metinleri ve Fransızca çevirileri verilmektedir. Metin ve çevirileri, açıklama ve yazıtlarda geçen kelimelerin alfabetik dizini izler. Thomsen’in yayını ayrıca Kül Tigin yazıtındaki Çinçe yazıtın Edward Harper Parker tarafından yapılmış İngilizce bir çevirisini de içermektedir. Thomsen’in bu başarılı yayını kendisinden sonra Orhun Yazıtları üzerine çalışan bilginler tarafından da örnek alınmıştır.
Radlof, 1897’de yazıtları incelediği eserinin ikinci basımını yayımlamıştır Kül Tigin yazıtının Rusça bir yayını da 1899’da Platon Mihayloviç Melioranski tarafından yapılmıştır. Aynı yıl, Radlof yazıtların yeni basımının ikinci cildini yayımlamıştır. Radlof’un bu eseri F. Klementz tarafından Bain-Tsokto mevkiinde bulunan Tonyukuk yazıtının “runik” harfli metni ile yazı çevrimi ve Almanca çevirisini içerir. Bunları açıklamalar ve sözlük bölümleri izler. Bu eserin devamına ayrıca çok önemli iki inceleme yazısı da eklenmiştir. Bunlar Friedrich Hirth’in ve Wilhelm Barthold’un deneyimlerinde oluşan incelemeleridir.
Orhun Yazıtları, Türkiye’de ilk kez Necib Asım tarafından yayımlanmıştır. Necib Asım bu kitabını Radlof ile Thomsen’in eserlerinden yararlanarak hazırlamıştır. Harf devriminden önce Arap alfabesi ile yayımlanmış olan bu eserin bugün ise ancak tarih değeri vardır.
Orhun Yazıtları, Türkiye’de ikinci kez Hüseyin Namık Orkun tarafından yayımlanmıştır. Dört cilt olarak yayımlanan bu eserin birinci cildi Kül Tigin ve Bilge Kağan yazıtlarına ayrılmıştır. Orkun, Thomsen’in yayınını örnek almış, onun daha sonradan yaptığı düzeltmeler ve Kaşgarlı Mahmut’un sözlüğünden yararlanmıştır. Orkun, Thomsen’in bazı okuyuşlarını düzeltmek istemiş ise de bu pek başarılı olamamış, Thomsen’in doğru okuduğu bazı kelimeleri de düzeltmek isterken yeni yanlışlar yapmıştır.
Orhun yazısının okunuşu yarışına dahil olan, Türkolojiye büyük katkılar sunan ünlü bilim adamı Vasili Radlof.Orhun Yazıtları üzerinde Annemarie von Gabain de incelemelerde bulunmuş, 1941’de yayımlanan ünlü eski Türkçe gramerinin antoloji kısmında Kül Tigin yazıtının metnini yayımlamıştır. Gabain, Kül Tigin yazıtının metnini hazırlarken Thomsen’in 1896’da yayımlanan ilk eserini esas almakla birlikte onun daha sonra yapmış olduğu düzeltmeleri de göz önünde bulundurmuştur.
Orhun Yazıtları Gabain’den sonra Rus Türkolog Sergey Yefimoviç Malov tarafından yayımlanmıştır. Malov, 1951’de yayımlanan eserinde Kül Tigin ve Tonyukuk yazıtlarının “runik” harfli orijinal metinleri ile Kiril harfli yazı çevrimlerini ve Rusça çevirileri vermiştir. Malov, 1959 yılında yayımlanan ikinci eserinde de Küli Çor ve Ongin yazıtları ile birlikte Bilge Kağan yazıtının Kül Tigin yazıtı ile ortak olmayan kısımlarının “runik” harfli metnini, yazı çevrimini ve Rusça çevirisini vermiştir. Malov, Orhun Yazıtları’nın yayınında Thomsen’in ve Radlof’un yayınlarından yararlanmış ve bazı düzeltmeler yapmıştır.
Kül Tigin ve Bilge Kağan yazıtlarının ilk yayınlarından sonra yazıtların türlü yerlerinde farklı okunan ve anlaşılan veya anlaşılmayıp bırakılan kelime ve ibareler üzerine türlü araştırmacılar tarafından incelemeler yayımlanmıştır. Orhun Yazıtları’nın dili üzerine bir gramer denemesi daha Radlof tarafından yapılmıştı. Thomsen’in yayını da gramerle ilgili notlarla gramer ve kelime dizinleri içermektedir. Ancak Kül Tigin ve Bilge Kağan yazıtlarının ilk grameri yine Radlof tarafından hazırlanmıştır.
Cengiz Han , (Chinggis Khaan, Çinggis Haan)(ya da doğum adıyla Temuçin (anlamı: demirci)), (Moğolca: “Tengiz” (anlamı: deniz)), (d. 1162 – ö. 18 Ağustos 1227). Moğol Börçigin ailesinden siyasetçi, asker ve han. Moğol kabilelerini buyruğu altında birleştirerek Moğol İmparatorluğu’nu (1206-1368) kurmuştur.
Bu imparatorluk Dünya tarihinin bitişik sınırlara sahip en büyük imparatorluğudur. Timuçin ismiyle Moğol Devleti hükümdarı akrabası olarak doğmuş, meritokratik (liyâkata bağlı) oldukça güçlü bir ordu kurmuş ve en başarılı ordu lideri olarak tarihe geçmiştir.
Tüm dünya tarafından genelde acımasız ve kana susamış bir fatih olarak gözükse de, Moğolistan’da oldukça sevilen bir sembol hâline gelmiştir. Moğolistan’ın babası olarak görülür. Kağan olmadan önce; Doğu Asya ve Orta Asya’daki bir çok göçebe topluluğu yenmiş ya da birleştirmiş ve onları “Moğol” sosyal kimliğine taşımıştır.
Orta Asya’daki Kara Hıtay, Kuzey Çin’deki Batı Xia ve Jin Hanedanı’nı ele geçirmiş, İran’da Harezmşahlar Devleti de dahil olmak üzere bir çok yeri fethetmiştir.
Avrupa ve Asya’daki hâkimiyeti; radikal olarak bu bölgelerin demografisini ve jeopolitikasını değiştirmiştir. Moğol İmparatorluğu, günümüz ülkelerinden Çin, Moğolistan, Kore, Rusya, Ukrayna, İran, Azerbaycan, Ermenistan, Gürcistan, Irak, Türkiye, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, Pakistan, Macaristan, Polonya, Tacikistan, Afganistan, Türkmenistan, Moldova ve Kuveyt’in neredeyse tamamını ele geçirmiştir, ancak 1242 yılında Viyana’ya yaklaşan yeni Han ölmüş ve, Moğollar gelenekleri uyarınca yeni bir Han seçmek için geri çekilmek zorunda kalmıştır.
Adı “Temüǰin” (Türkçe: Temuçin), Moğolca’da Demir anlamına gelen “Temür”den türemiştir.
330 meters above the Earth in Russia
Climbing Kongoryn Els – MONGOLIA in Mongolia
1. ÖNCEKİ DÖNEMLER
.
2. ÖN-MOĞOL DÖNEMLERİ
-2.1 Xiongnu Dönemi
-2.2 Xianbei Dönemi
-2.3 Nirun Dönemi
-2.4 Dönem
-2.5 Uygur Dönemi
-2.6 Khitan Dönemi
.
3. MOĞOL DÖNEMİ
-3.1 Konfederasyon ve krallıklar yüzyılda 12.
-3.2 Devlet Moğol Konsolidasyon
-3.3 İmparatorluğu Moğol Oluşum
-3.4 Moğol İmparatorluğu ve Pax Mongolica
-3.5 İmparatorluğu Moğol Parçalanması ve
-3.5.1 Yuan Hanedanı
-3.5.2 Altın Orda
-3.5.3 Çağatay Ulus
-3.5.4 İlhanlılar
Moğolistan, Doğu ve Orta Asya’da bulunan denize kıyısı olmayan bir ülkedir. Ülkenin kuzeyinde Rusya, güneyinde, doğusunda ve batısında Çin Halk Cumhuriyeti vardır. Moğolistan’ın Kazakistan’a sınırı olmamasına rağmen ülkenin en batısı Kazakistan’ın doğu ucuna birkaç mil uzaktadır. Ulanbatur başkent ve ülkenin en büyük şehri olup yaklaşık olarak burada ülke nüfusun % 38’i yaşamaktadır. Moğolistan’nın siyasal sistemi parlamenter cumhuriyettir.
Bugünkü Moğolistan toprakları geçmişte Hunlar, Sien-Piler, Cücenler ve daha sonra Göktürkler gibi imparatorluklar tarafından yönetilmiştir. Moğol İmparatorluğu ise 1206 yılında Cengiz Han tarafından kurulmuştur. 16. ve 17. yüzyıllarda Moğollar Tibet Budizmi’nden etkilenmişlerdir. 17. yüzyılın sonlarında, Moğolistan’nın büyük bir kısmı Qing Hanedanı’nın yönetimi altına girmiştir. 1911 yılında Qing Hanedanı’nın yıkılışı sırasında, Moğolistan bağımsızlığını ilan etmiş, fakat 1921 yılına kadar de-facto bağımsızlığını kabul ettirmekle ve 1945 yılına kadar uluslararası tanınmayı kazanmakla uğraşmak zorunda kalmıştır. Sonuç olarak güçlü Rus ve Sovyet kuvvetlerine maruz kalmıştır. 1924 yılında Moğol Halk Cumhuriyeti ilan edilmiş ve Moğol politikası aynı dönemdeki Sovyet politikasını takip etmiştir. 1989 yılının sonlarında Doğu Avrupa’daki komünist rejimlerinin çökmesinin ardından 1990 yılının başlarında Moğolistan’da Demokratik Devrim gerçekleşmiştir. Böylece Moğolistan’da çok partili sistem başlamış, 1992’de yeni bir anayasa kabul edilmiş ve serbest piyasa ekonomisine geçilmiştir.
Yüzölçümü 1,564,116 kilometre kare, nüfusu 2.9 milyon civarı olan Moğolistan, en büyük yüzölçüme sahip dokuzuncu ülke ve en seyrek nüfuslu ülkedir. Ayrıca Kazakistan’dan sonra denize kıyısı olmayan en büyük ikinci ülkedir. Ülke çok az ekilebilir toprağa sahiptir. Topraklarının çoğu bozkırdır. Kuzey ve batıda dağlar vardır ve güneyde Gobi Çölü vardır. Yaklaşık olarak 2.9 milyonluk nüfusun % 30’u göçebe veya yarı göçebedir. Nüfusunun çoğunluğu Moğol olup, halkın dini Tibet Budizmi’dir. Moğollar dışında Kazaklar ve Tuvalar ülkede yaşamaktadır. Bu halklar genellikle batıdadır.
MOĞOLİSATAN TARİHİ HARİTASI
http://en.wikipedia.org/wiki/History_of_Mongolia
NAADAM FESTİVALİ
EtiketlerMoğolistan orhun yazıtları Türk Tarihi
İlginize teşekkürler
Bilinmeyen tarihin sıcak iklimi ILICA da hayat.
Balıkesir, Susurluk, Ilıca boğazı ılıcası antik dönemden itibaren insanlığın kullandığı bir sıcak çamur banyosudur, …
Mysia Kyzikos-Erdek Belkıs yönetim şehrinde paralarda tarih ve tamgalar
Kyzikos, günümüz Marmara Bölgesi’nde Balıkesir İli sınırları içinde, Marmara Denizi kıyısında, çok eski adı Arteka …