ORTA ASYA’DA DEĞİL, DENİZLİ’DEKİ BALBALLAR: ÖZDEMİRCİ MEZARLIĞI

Ev / Genel / ORTA ASYA’DA DEĞİL, DENİZLİ’DEKİ BALBALLAR: ÖZDEMİRCİ MEZARLIĞI

ORTA ASYA’DA DEĞİL, DENİZLİ’DEKİ BALBALLAR: ÖZDEMİRCİ MEZARLIĞI

Bir önceki sayfamızda siz okurlarımıza Denizli’deki insan biçimli taş heykelleri hakkında bilgi vermiştik. Sizlerden gelen olumlu tepki ve yoğun ilgiyi de dikkate alarak bugünkü yazımızda yine Denizli’deki kadim Türk mezar taşı kültür varlıklarından bir diğerini; Özdemirci mezarlığındaki balbalları tanıtacağız.

Günümüzde kuzeyde Ukrayna’dan Kuzey Karadeniz kıyıları ve Sibirya bölgesine, güneyde ise Türkiye’den İran, Azerbaycan, Afganistan topraklarına kadar ve bilhassa bugünkü Türk Cumhuriyetleri topraklarında var olan balbalların Denizli’de de bulunuyor olması, ilimizi kadim Türk kültürü ve tarihi açısından daha dikkate değer kılmaktadır.

Konu ile ilgili bilimsel kaynaklar,[1] balbalların 6. ve 13. yüzyıllar arasında Türk toplulukları tarafından oldukça yaygın kullanılmış olduğunu, bilhassa kutsal sayılan kült merkezleri ve kurganların üzerine dikildiğini yazmaktadır. Kadim Türklerde kutsal sayılan kurgan ve kült merkezlerine dikilmesi sebebiyle balballar da kutsal sayılmaktadır. Günümüzde halen bazı Türk topluluklarında bu mezar taşlarına insanlar sarılmakta, öpmekte veyahut dileklerinin kabulü için bu taşlara bez dahi sarmaktadır. Ölümden sonra hayatın olduğuna inanan Türkler, ölen kişiyi ölüm sonrası hayata hazırlayan inanç ritüellerine büyük özen göstermişlerdir. Mezar taşı dikme geleneği, bu ritüelin önemli bir parçasıdır. Mezar taşı balbal, ölen kişinin yaşamında öldürdüğü kişiyi ya da düşmanını temsil etmektedir. Öldürülen kişi sayısına göre balbal sayısı da artar. Şaman inancına göre balbal ile tasvir edilen bu düşman, kendisini öldüren kişiyi ölümünden sonra mezarının başında koruma ve öbür dünyadaki yeni hayatında da ona hizmette bulunma görevini üstlenmektedir. Öldürülen düşmanın taşa dönüştürülerek bir yontu halinde mezarın çevresine dikilmesi, aynı zamanda mezar sahibinin kahramanlığını da göstermektedir. Eğer öldürülen düşman çok önemli bir kişi ise balbal taşına onun adı da yazılmaktadır. [2]

Ata kültünü yansıtan balballar, taştan yapılıdırlar. Balbalların büyüklükleri de çeşitlidir; en küçüğü 40-50 cm, en büyüğü de 170-200 cm yüksekliğindedir. Mezarların yakın çevrelerindeki taş yataklardan elde edildikleri gibi gerektiğinde uzak bölgelerden de bu taşların getirtildiğini kaynaklar belirtmektedir. Balballar, insan biçimli taş heykellere göre daha kaba ve şekilsiz olup oldukça basit işlenmiştir. [3].

Balballar hakkında yukarıda zikrettiğimiz genel bilgilerden sonra artık Denizli ilinin Çivril ilçesine bağlı Özdemirci kasabasındaki mevcut balbal mezarlığını tanıtmaya başlayabiliriz. Mezarlık balballarını anlatmadan önce siz değerli okurlarımıza Özdemirci kasabasının kuruluşu hakkında kısa bir tanıtıcı tarihçe verelim.

Sayın Recep Karabulut’un verdiği bilgilere göre Denizli’ye  90 km, Çivril’e 35 km uzaklıkta beşparmak dağları düzlüğünde, yaylada kurulmuş bir kasaba olan Özdemirci, Çivril’e bağlanmadan daha önce Afyon-Dazkırı ilçesine bağlı bir köymüş. Kasaba; Aşıtlı, Gölükler,  Akmusluk,  Eskiköy, Kayaönü,  Pazaryeri, Söğütlü, Mezarardı, Demirci Kuyusu adında 9 küçük köyün bir araya gelmesiyle kurulmuştur. Bu küçük köyler, o zamanın Delibaş isimli eşkıyanın baskın ve işkencesinden korkarak Demirci kuyusu etrafında toplanmışlardır. Demirci kuyusu, o zaman orman içerisindedir. Birleşen köylüler, Afyon Dazkırı’da bulunan Tatlar Ağa’nın himayesine girmişlerdir. Bu yerleşme adı da Tatlar Demirci Köy olarak olmuştur. Delibaş ve Tatlar Ağa’nın ölümünden sonra köyün ismi Demirci Köy olmuştur. 12 Haziran 1972 tarihinde Belediye Teşkilatı kurulmuştur. Belediyelik olunca ismi Özdemirci Kasabası olarak değiştirilmiştir.[4] Kasaba halkı ile yaptığımız görüşmelerde köyün tarihi geçmişinde yöre insanının demircilik ve değirmen taşı yapımında ustalaştığını ve daha çok bu işle uğraştığını öğrendik. Çevre köylerin bazılarında da bu işin tarih boyunca sürdürülmüş olması, Osmanlı döneminde bu yönde bir mesleki örgütlenmenin ve iskân politikasının güdüldüğüne işaret etmektedir. Nitekim Özdemirci mezarlığında neredeyse 700’ün üzerinde taş balbalın varlığını bu bölge halkının değirmen taşı işinde ustalaşmalarına bağlayabiliriz.

Yukarıda genel bilgilerle kıyasladığımızda Özdemirci mezarlığındaki taş balbalların, konu ile ilgili literatürde mevcut balbal özellikleri ile örtüşmekte olduğunu söyleyebiliriz. Burası gerçekten bir balbal cenneti… Görülesi, muhteşem bir kutsal görsellik… Ve aynı zamanda konuşan bir sessizlik aslında kadim tarihe tanıklık edercesine sabır içerisinde…  Asya’dan Avrupa’ya kadarki Türk coğrafyasında/Türkistan’da bu bollukta mevcudiyetini korumuş bir balbal mezarlığı daha var mıdır? Bilemeyiz… Okuduklarımız; günümüze kadar aynı yörede çok az balbalın varlığını koruduğunu bize söylemekte… Çoğu ne yazık ki ya inşaatlarda yapı malzemesi olarak kullanılmış ya da yerlerinden sökülerek başka mimari alanlarda görsel malzeme olarak sunulmuş. Bu açıdan bakıldığında Özdemirci mezarlığındaki balbalların birçoğunun neredeyse özgün konumunu sürdürmüş olması sevindirici bir durumdur. Bunu, bölgedeki Türklerin hem kadim inanç geleneğini sürdürmelerine hem de İslami gelenek açısından mezarlıklara olan saygınlıklarına bağlayabiliriz.

Özdemirci mezarlığında en küçüğü 35-40 cm olan balbalların farklı yüksekliklere sahip olduğunu görmekteyiz. Burada 200 cm’den daha büyük balbal bile görmek mümkün. Bu arada yöre halkı ile konuşmalarımızda Özdemirci Mezarlığının tarihsel geçmişi hakkında net bir bilgi-kesin bir bilgi alamadık. Yayla düzlüğünde kurulu olan bu mezarlıkta, balbalların yanında ayrıca çağdaş formdaki mezar taşlarına da rastlamaktayız. Diğer bir deyişle tarihsel geçmişi ile bakıldığında Türkler, inanç geleneğinin bir devamı olarak zaten bir balbal mezarlığı olan bu bölgeyi günümüze kadar kutsal olarak kabul etmiş ve bu mekânı ölü gömme alanı olarak kullanmaya devam etmişlerdir. Bu arada taş balbalların ne anlama geldiğini köylülere sorduk ama hiçbir yanıt alamadık. Bu geleneğin kültürel anlamı ne yazık ki günümüzde anlamını yitirmiş. Dolaştığımız balbalların birçoğunda sıklıkla Salur damgasının kazılmış olduğunu gözlemledik. Bu husus, bu bölgede Salur boyunun iskân etmekte olduğunu bize açıkça göstermektedir. Salur boyu, 24 Oğuz boyundan biri ve bu boyun damgası fotoğraflarımızda görüldüğü üzere kazayağı () olarak adlandırılan semboldür. Konu ile ilgili bilgiler, Salur boyunun, Üçoklar kolundan (sol kolundan) Oğuz Kağan‘ın oğlu Dağ Han‘ın soyundan geldiğini belirtmektedir.  Ayrıca “Salur” kelimesi kılıç sallayan anlamında da kullanılmıştır.[5] Salur damgasının dışında rastladığımız başka ilginç damgalar da mevcut balballar üzerinde. Bu damgaları, başka bir yazımızda aktaracağız. Dikkatimizi çeken bir başka özellik, az sayıda balbal üzerinde kazınmış, runik yazıyı andırır nitelikte Arapça bazı tarihlerin düşülmüş olması… Birkaç balbal üzerinde 1700’lü yılların kazınmış olduğunu gördük. Bu tarihlerin bazıları, balbalların hangi tarihte dikilmiş olduğu bilgisine de ışık tutmakta aslında.. Konu ile ilgili kaynaklar[6], Türklerde insan biçimli taş heykel ve balbal geleneğinin yoğunluklu olarak 13. yüzyıla kadar devam ettiğini belirtmektedir. Sözünü ettiğimiz kazılı tarih verileri, Denizli’de bu geleneğin daha uzun sürdüğünü kanıtlamaktadır. Bu husus, Denizli’nin Türk tarihindeki yerini ve önemini bir kez daha vurgulamaktadır. Bazı balbalların, dikildikleri mezarlık alanının kurgan kare düzeni formunda taşlarla çevrili bir şekilde orijinalliğini halen koruduğunu fark ettik. Bazı balbalları ise dikildikleri topraktan doğal şekilde artık sökülmüş ya da büyük bir bölümünün toprağa saplanmış halde yan yatmış bir halde bulduk…

Bir önceki yazımızda vurguladığımız gibi savaşçı bir topluluk olan Türklerin kadim tarihini ve yaşam biçimini öğrenmek isteyen herkes için Türk mezar taşları önemli birer maddi kültür unsuru olarak incelenmeye değerdir. Mezar taşları, sadece ölen kişinin kim olduğunu belirlemez. Bu kutsal taşlar, aynı zamanda ölen kişinin üyesi olduğu toplumun kimliği için de değerli bir ipucu niteliğindedir. İnsan biçimli taş heykel ve balballar ölen kişinin değil sadece, ait olunan toplumun tarihsel geçmişinin de aslında bir özüdür. Türk kültür unsurlarını konu edindiğimiz önceki yazılarımızda ısrarla belirttiğimiz gibi bu yazımızda da mezarlıktaki balbalların ilgili kamu birimleri ve yetkililer tarafından bilgi ve envanter fişlerinin bir an önce tutulmasını ve bu mezarlığın koruma altına alınmasını ümit ederek sizleri bu balbalların Denizli örnekleri ile başbaşa bırakıyoruz.


[1] Ayrıntılı bilgiler için ayrıca bakınız. Oktay Belli, Kırgızistan’da Taş Balbal ve İnsan Biçimli Heykeller, Arkeoloji ve Sanat Yayınları, 2003.

[2] A.g.e., s.37.

[3] A.g.e., s.42.

[4] Ayrıntılı bilgi için bkz. Recep Karabulut, http://www.ozdemirci.com/tarihce.html.

[5] http://tr.wikipedia.org/wiki/Salur_boyu

[6] A.g.e., s. 35.


Hakkında Ümit Şıracı

İlginize teşekkürler


kepekler-ilicasi-camurda-ve-70-derece-isida-yasiyan-baliklari

Bilinmeyen tarihin sıcak iklimi ILICA da hayat.

  Balıkesir, Susurluk, Ilıca boğazı  ılıcası antik dönemden itibaren insanlığın kullandığı bir sıcak çamur banyosudur, …


belkiz-kizikos-lidya-kurt-donuna-burunmus-tamgali-altin-para

Mysia Kyzikos-Erdek Belkıs yönetim şehrinde paralarda tarih ve tamgalar

Kyzikos, günümüz Marmara Bölgesi’nde Balıkesir İli sınırları içinde, Marmara Denizi kıyısında, çok eski adı Arteka …

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir


 


*


Hakkında antikor