TUVA VADİSİ’NDEKİ YÜZÜN ESRARI NE?

Ev / Genel / TUVA VADİSİ’NDEKİ YÜZÜN ESRARI NE?

TUVA VADİSİ’NDEKİ YÜZÜN ESRARI NE?

FİHİBİSMİLLAHİ BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

TUVA VADİSİNDEKİ YÜZÜN SIRRI

“Kendilerine kitap verdiklerimiz onu (o kitaptaki peygamberi), öz oğullarını tanıdıkları gibi tanırlar. Buna rağmen onlardan bir gurup bile bile gerçeği gizler.” BAKARA SURESİ -146

“Yahudiler Tevratta, hıristiyanlar da İncilde ahir zaman Peygamberinin vasıflarını gördüler, onun gelmesini beklediler; her nesil bunu kendinden sonra geleceklere anlattı ve inanmalarını tavsiye etti. Bunun için her iki zümre de bu peygamberin gelmesini dört gözle bekliyorlardı. Ancak onun Araplar arasından ve bir yetim kimse olarak gönderildiğini görünce sırf ırkçılık gayret ve düşüncesiyle inkâr ettiler. Halbuki onun hak peygamber olduğunu, kendi oğullarını bilip tanıdıkları gibi biliyorlardı.” TDV MEALİ.

“Yukarıdaki açıklama Kuranın mealini veren yorumculara aittir.”

Peki o dönemdeki özellikle Yahudiler, Peygamber efendimizi henüz gelmeden önce kendi oğulları gibi nasıl tanıyorlardı?

Ellerindeki kitaplarda Peygamber Efendimizi resim gibi anlatan bir yorum olması imkansızdır. Çünkü, Allahu Teala ayetlerinde gönderdiği Peygamberlerin fiziki şemaillerini değil, ilim ve ahlaklarını tasvir etmiştir. Aynen Kuranda ismi geçen Peygamberlerin anlatımında olduğu gibi.

İşte Yahudiler, nemrud dağındaki yani Tuva vadisindeki suretten tanıyorlardı peygamber efendimizi.

Yukarıdaki profilden görünen sureti ilk bakışta kavrayamayanlar için bu suretin üzerine karakalemle çizilmiş ikinci resim bir fikir verecektir. Sarık kısmında Arapça MUHAMMED yazısına dikkat ediniz. Daha önceleri bu yazı yoktu Ahirzaman yaklaştıkça delillerin zuhuru, o kısma yapılan toprak bir yol MUHAMMED yazısını oluşturmuştur.

Yukarıdaki çehrenin (yüz) ahir zamanda herkes tarafından kolaylıkla görüleceği hadislerde bildirilmiştir. Bu konuda Peygamber efendimizin torunlarından Cafer-i sadık hazretlerinden gelen bir açıklama şöyledir.

İmam Caferi Sadık aleyhisselam şöyle buyurdu:

“Gökten nida gelecek olan yıldan önce Recep ayında bir alamet vardır.

Arzettim ki: O alamet nedir?

Buyurdu ki: Aydan (gökyüzünden bakınca) bir çehre (yüz)ortaya çıkacak ve açık bir el görünecek.” GAYBET-İ NUMANİ

Şimdi Tuva kelimesinin ne anlama geldiğini bir daha hatırlayalım.

TUVA; övülmüş anlamına gelir. Lügat manası budur.

Peki neden övülmüştür?

“Oraya vardığında kendisine (tarafımızdan): Ey Musa! diye seslenildi:

Muhakkak ki ben, evet ben senin Rabbinim! Hemen pabuçlarını çıkar! Çünkü sen kutsal vadi Tuva dasın!” TAHA SURESİ -11-12

Bu ayettin arapcasından geçen “nalınlarını (papuclarını) çıkar” anlamında tercüme edilen kelimelerin asıl anlamı;

“fahla’ na’leyk”

“ya musa şiddetli tecellime tahammül edecek hale gelmek için (beden muhafazandan) çık” şeklindedir.

Çünkü Allahu Teala sadece cüzi bir tecelli ile Tuva vadisinde tecelli etmiştir. Bu tecelliyi İlahi eğer cüzi olmasaydı yanlız dünya değil kainat yanardı.

Allahu Teala, kainatı ve içindekileri Peygamber Efendimizin sav yüzü suyu hürmetine yaratmıştır. Ve zatında zatına tecelli etmiştir. Bu tecellide var olan Peygamber Efendimizdir.

Hz. Cabir bin Abdullah Peygamber Efendimize hitaben; “Ya Resulullah Hakk cc ilk önce neyi yarattı?” Peygamber Efendimiz buyurdularki; “İlk yaratılan senin Peygamberinin nurudur.”

Bu sebeple Allahu Tealanın kainatta nereye ve nasıl bir tecellisi olursa olsun o tecellinin eseri Peygamber efendimizden bir iz bırakır. Tuvada ki İlahi tecellinin eseri de bu mubarek yüz resmidir. Tuvadaki Peygamber Efendimize benzeyen suret elbetteki çok geniş bir alanı kaplamaktadır İlahi tecelli cüzi olsada Allahu Tealaya göre cüzidir. Bize göre ise geniş bir alanı kaplar.

Tuvanın anlamı “övülmüş” idi. Muhammed isminin anlamıda defalarca övülmüş demektir. Bu dağdaki vadiye bu sebep ile Allahu Teala, Tuva ismini vermiştir. “Çünkü sen kutsal vadi Tuva dasın” ayeti delildir.

Hz. Musa, Bu ilahi sırra direk mazhar olduğu için Tuva vadisine gömülmek istemiş ve kendisinden önce ölen kardeşi Hz. Harunu dahi Tuva vadisine defnetmiştir. Nemru dağı ve Tuva vadisinde komagene krallığına ait bir tek eski kale yada saray kalıntısı yoktur. Yani tuva vadisinde herhangi bir şehir yada kasaba kurulmamıştır. Krallık kalıntıları dağdan çok aşağılardadır. Nemrut dağındaki Tuva vadisinin yüksek kısmında bulunan Tümülüs Hz. Musa nın kabridir. Hz. Musa ömrünün son zamanlarını urfa yöresinde geçirmiş bu yörede izler dahi bırakmıştır. Ve zaman zaman Tuva vadisine bir nevi hac ziyaretinde bulumuştur. Hz. Musanın vefatından sonrada bu ziyaretler sürdürülmüş Arap yarımadasında yaşayan Yahudiler bu hac ziyaretlerinde gördükleri yüz resminin kime ait olduklarını bu sebeple çok iyi biliyorlardı.

Mekke sokaklarında iki Yahudi Peygamber Efendimizi uzaktan görür.

Yahudinin birisi arkadaşına derki; “işte bu ahirzaman Peygamberiyim diyor sen tanırsın gerçekten omu?” diğer Yahudi bakar ve “vallahi odur” der. Arkadaşı; “peki ona uyup tasdik edecekmisin?” diye sorar. Yahudi derki; “hayır elimden geldiğince muhalefet edeceğim” der.

Yukarıdaki resim Şanlıurfanın şoğmatar (yağmurlu) köyündeki Hz. Musanın izlerinden olan Hz. Musanın kuyusudur. Aşağıdaki metin türsab arge depertmanının hazırladığı Şanlıurfa dosyasından alınmıştır.

“Hz. Şuayb Peygamber urfada şuayb şehrinde yaşamış, Hz. Musa ile şuayb şehri yakınlarındaki şoğmatarda buluşmuştur.” TÜRSAB ARGE.

Hz. Musanın son zamanlarında şoğmatarda çiftçilik yaptığıda söylenir. Hz. Musanın vefatındada şuayb as, vasiyet üzerine Hz. Musayı Tuvada yüz resmine bir taş atımlık mesafeye defnedilmiştir.

Tuva vadinsin kutsallığını Hz. Musa dan sonra gelen Peygamberler biliyordu ve ziyaret ediyorlardı. Birçok veli zat dahi bu vadiyi ziyaret edip maneviyatından istifade etmiştir. Hatta Hz. İsa dan sonra, Peygamber efendimizden önce gelen Hz. Cercis Peygamber in kabri Tuva vadisine kuş uçuşu 30 – 40 km mesafededir. Hz. Cercis de tuva vadisini ziyaret edenlerdendi. 12.yüzyılda Hz. Cercisin kabrinin yanına bir kilise yapılmıştır.


Hakkında Kiye

24.02.1960 Çanakkale/Gelibolu doğumluyum. İlk ve Orta okulu ayrıca Ticaret Lisesini Gelibolu’da okudum ve bitirdim. Maddi imkansızlıklar ve buna bağlı olarak çalışmak zorundaydım. Kendimize ait olan Mahalli Gazetenin (Büyük Zafer) Yazı işleri Müdürü ve aynı zamanda editörlüğünü yaptım. Ayrıca Matbaa işleri ile ben ilgilendim. 1983 te Askerlik hizmetimi Gölcük’te D356 TCG Zafer Gemisinde tamamladım. 1985 yılında askeri Memur olarak göreve başladım 1986 yılında Gazetemizin sahibi Babam Sami Kiye şu an Gelibolu’da halen çıkarılmakta olan B. Zafer Gazetesini Gazeteci Recep Yüzüak’a satınca bu meslekteki kariyerimi sonlandırdım ve memurluk hayatına devam ettim. 2009 Nisan ayında emekli oldum. Ancak çok sevdiğim mesleğim olan Gazetecilik ve yazarlığı şu an fahri Gazeteci olarak Gelibolu’da mevcut Mahalli gazetelere yazarak sürdürmekteyim.

İlginize teşekkürler


Tayfur köyü antik Trakyen tahtı

Trakyen yarımadası Tayfur köyünde Trakyenlerden günümüze tarih

Çanakkale Trakyen yarımadası ( Thracian Chersonesos) Tayfur köyü mübadele Türklerinin Rumlardan kalma köyüdür. Kaya oyma Trakyen …


Çok yaşlı dut ağacı- Karainebeyli

Gelibolu Karainebeyli Kalaycı dede antik alanı

Kalaycı dede  antik alanı Gelibolu  Karainebeyli köyü Kara Nebi antik mezarlığı yakınındadır. Kalaycı dede  antik …

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir


 


*


Hakkında antikor