1839 Osmanlı’da ders alınacak bir tarih; Tanzimât hareketinin Darü’l-Fünun-ı Sultani Turuk u Maabir Mektebi.

Darü’l, Alan.
Fünun, Fen.
Sultaniye, Saray mektebi.
Turuk, Hareket konumu.
Maabir, Geçilecek-aşılacak yerler.

1839 Tanzimât, yapılan uygulamaların tümü, Osmanlı devletinde yönetimsel işlerin düzeltilmesi amacıyla alınan önlemler.
Osmanlı İmparatorluğu’nda 1839 yılında Tanzimât Fermânı olarak bilinen Gülhane Hatt-ı Şerifi’nin okunmasıyla başlayan modernleşme ve yenileşme döneminin adıdır. Sözcük anlamı “düzenlemeler, reformlar” demektir. Batı dillerinde genellikle Osmanlı Reformu ( the Ottoman Reform) deyimi kullanılmaktadır.

1845 Meclis-i Muvakkat-i Maarif, Geçici Eğitim Meclisi
Osmanlı İmparatorluğu’nda medrese dışında bir yüksekokul açılması fikri ilk defa Sultan Abdülmecid zamanında Meclis-i Muvakkat-i Maarif (Geçici Eğitim Meclisi) tarafından 1845’te düzenlenen eğitim programında yer almıştı.
Meclis-i Vala; “Tanzimat’ın hedeflediği ve gerçekleştirmeye çalıştığı devletteki dönüşümün yargı alanındaki temel aktörlerindendir. Çalışma, bu kurumu yargı organı sıfatıyla ele almayı amaçlamaktadır.” tarafından onaylanan rapora göre sıbyan ve rüşdiye okullarının üstünde bir “darülfünun” kurulacaktı.
Darülfünun, Arapça dar, yer, yurt ve fünun, fenler; fenlerin yeri..

1846 Eski Darülfünun binası
ilk Osmanlı üniversitesine hizmet etmek üzere 1846-1863 yılları arasında İstanbul’un Sultanahmet semtinde Mimar Fossati tarafından saray üslübunda inşa edilmiş.

1849 Dârülmaarif, öğretim yeri
Darülfünun’daki eğitimi takip edebilecek seviyede öğrenci yetiştirmek düşüncesiyle 1849’da “Dârülmaarif” adlı okul kuruldu.
Okulun masraflarını, tutucu çevrelerin tepki göstermemesi için Sultan Abdülmecid’in annesi Bezmiâlem Valide Sultan karşılamış ve bir de vakıf kurmuştu.
Bu nedenle II. Mahmud Türbesi bitişiğinde yapılan abidevi yapı “Valide Mektebi” olarak anılır (bugünkü adıyla Cağaloğlu Anadolu Lisesi).
Osmanlı Devleti’nde planı mektep olarak çizilen ilk büyük binadır.
28 Nisan 1850’de padişahın da katıldığı, açılış nutkunu sadrazam Mustafa Reşid Paşa’nın yaptığı bir törenle açılan okul, Osmanlı Devleti’nin ilk sivil lisesi olma özelliğini taşır.

1856 “Kutsal Yerler Meselesi Kırım Savaşı” sırasında hastane olarak kullanılmış olan Darülfünun’un binası
4 Ekim 1853-30 Mart 1856 tarihleri arasındaki Osmanlı-Rus savaşıdır.
Birleşik Krallık, Fransa ve Piyemonte-Sardinya’nın Osmanlı tarafında savaşın içinde olmasıyla savaş, Avrupalı devletlerin Rusya’yı Avrupa ve Akdeniz dışında tutmak amacıyla verdiği bir savaş durumunu almıştır. Savaş, müttefik güçlerinin zaferiyle sonuçlanmıştır.
Fransa’nın Osmanlı Devleti’ndeki Katoliklerin, Rusya’nın ise Ortodoksların haklarının yeniden doğrulanması ile ilgili istekleri ile ortaya çıkan “Kutsal Yerler Meselesi”nin sonucunda Fransa galip çıktı.

1861 Cemiyet-i İlmiye-i Osmaniye
Pertersburg sefiri Halil Bey’in 11 Nisan 1861 tarihli bir dilekçe ile sadârete başvurulması üzerine 24 Mayıs 1861’de çıkan bir padişah emri ile derneğin çalışmalarına izin verildi.
Darülfünun ile ilgili her türlü iş için “Cemiyet-i İlmiye-i Osmaniye” adıyla bir cemiyet kuruldu. Maarif Nazırlarından Münif Paşa tarafından kurulan cemiyet, “Mecmua-i Fünun” adlı bir dergi çıkardı. Dergide felsefe, tarih, coğrafya, siyaset, edebiyat (gramer ve cümle yapısı), kimya (madenler ilmî olarak) jeoloji, eğitim, fotoğrafya, ekonomi, astronomi ve tıp alanlarıyla ilgili yazılar yer almaktaydı ve çok geniş bir yazar kadrosu vardı.

1863 Darülfünun’un binası ilk açılış;
1863 yılında içinde ders vermeye hazır hale gelince, bu binadaki ilk ders, 13 Ocak 1863 (22 Receb 1279) tarihinde Kimyager Derviş Paşa’nın verdiği herkese açık fizik dersi idi. Bu dönemde Hekimbaşı Salih Efendi biyoloji, Ahmet Vefik Paşa tarih dersi verdi. Ders verenlerin büyük bölümü kültür sahibi yüksek devlet memurları idi. Ancak konferansları takip edenlerin bilgi düzeyi dersleri almaya yeterli değildi. Bu ilk deneme, bir yıl devam ettikten sonra muhafazakâr çevrelerden gelen baskılar ve devlet işlerinin aksadığı gerekçesiyle sonlandı. Darülfünun binası, 1864’te Maliye Nezaretine tahsis edildi.

1864 Halka açık toplantılar 1864 yılından sonra Çemberlitaş’taki Nuri Efendi Konağı’nda yeniden başlatıldı. Konakta, mükemmel fizik ve kimya laboratuvarları ve büyük bir kütüphane oluşturulmuştu. Eylül 1865’teki yangında konak ile beraber laboratuvarlar ve kütüphane de yok oldu. Bu olaydan sonra derslere devam edilmedi.

İkinci açılış
1869 yılında yayımlanan “Maarif-i Umumiye Nizamnamesi” ile İstanbul’da “Darülfünun-u Osmanî” kurulacağı, üç yıl eğitim süreli olacağı belirlendi ve öğretim biçimi hakkında geniş bilgi verildi. Okulun eğitim dili Türkçe idi. Öğrenciler üç yıl sonunda bitirme tezi hazırlamakla yükümlü idi.

Darülfünun, 1869 yılında, Divanyolu’da yaptırılan binada (bugünkü Basın Müzesi binası) yeniden açıldı. Hoca Tahsin Efendi kurumun ilk müdürü oldu. Binden fazla istekli arasından 450 öğrenci okula kabul edildi. Kabul edilen öğrencilerin çoğu medrese tatili olan üç aylar (Recep, Şaban, Ramazan) boyunca köylerde harçlık karışılığı dini hizmet vermekte olduğundan eğitime hemen başlanamadı. Ramazan boyunca geceleri halka açık konferanslar verildi.

Resmi açılış, 20 Şubat 1870’te hükûmet üyelerinin katıldığı bir törenle gerçekleşti. Eğitim, askeri okullardan sağlanan eğitim kadrosu ile bir yıl devam ettirilebildi. Ertesi sene Ramazan ayında yine geceleri halka açık konferanslar verildi. O sırada İstanbul’da bulunan ve bu konferanslardan birisinde konuşmacı olan Cemaleddin Afgani’nin peygamberliğin bir sanat olduğunu söylemesi olaylara neden oldu. Afgani İstanbul’dan uzaklaştırıldı ve Hoca Tahsin görevden alındı. Bir yıl daha eğitim devam etti ancak 1872’de okul tatil edildi.

1874 Üçüncü Açılış
Darülfünun üçüncü defa 1874 yılında “Darülfünun-u Sultani” adıyla, Galatasaray Sultanisi’nin içinde açıldı. Sultani’yi kurmuş olan Mehmed Esad Saffet Paşa, Darülfünun’un yeniden açılması için büyük gayret sarf etmişti. Türkçe ders verecek kimse bulunamadığından öğrenim dili Fransızca oldu ve bu nedenle okul yalnız Galatasaray Sultanisi mezunlarının devam edebileceği bir yer hâline geldi. Okul üç defa mezun vermeyi başardı ancak 1877’den önce tasarruf gerekçeleri ve fen kısmına öğrenci bulma sorunu nedeniyle önce Hukuk ve Mühendislik şubesi; son olarak 1880-81 yılında Edebiyat bölümü kapatıldı.

Dördüncü Açılış
Darülfünun’a verilen Harbiye Nezareti Binası
1896’da Sadrazam Mehmed Said Paşa’nın hazırladığı bir layiha üzerine Darülfünunu yeniden açmak için bir çalışma yapıldıysa da 1897 Osmanlı-Yunan Savaşı nedeniyle ertelendi.

Darülfünun, II. Abdülhamid’in isteğiyle Maarif Nazırı Ahmed Zühdü Paşa tarafından “Darülfünun-u Şahane” adıyla 1900 yılında Mekteb-i Mülkiye binasında yeniden açıldı. Bu yeni dönemde her şey hükûmetin kontrolünde idi ve tüm dersleri müfettişler dinlemekte idi.

II. Meşrutiyet döneminde okul, Vezneciler’deki Zeynep Hanım Konağı’na taşındı; program yeniden düzenlendi; çeşitli öğrenci dernekleri kuruldu. 1909’da ismi “Darülfünun-u Osmanî” olarak değiştirildi, eğitim ücretsiz hale getirildi. 1912’de çıkarılan bir düzenleme ile kuruma bir miktar mali ve idari özerklik verildi; adı “İstanbul Darülfünunu” olarak değişti. Beyrut ve Bağdat ve Konya Hukuk mektepleri, İstanbul’daki Dişçilik ve Eczacılık okulları Darülfünun bünyesine katıldı. Zeynep Hanım Konağı’nın yetersiz gelmesi üzerine Yerebatan’da kimya, Feyzullah Efendi Konağı’nda jeoloji, İbrahimpaşa Konağı’nda Doğu dilleri ve Saffetpaşa Konağı’nda coğrafya enstitüleri kuruldu.

Öğrencilerin tamamı erkek olan Darülfünun’da Balkan Savaşları’ndan sonra kız öğrenciler için konferanslar verildi. Kız öğrencilerin yükseköğrenim görme talebine yanıt vermek için 12 Eylül 1914’te ayrı bir bina içinde “İnâs Darülfünunu” hizmete girdi. 1917’de kız öğrenciler Tıp Fakültesi’ne de kabul edilmeye başlandı ve dersleri peçesiz olarak izleyebilme hakkına sahip oldular. 1918 yılında üniversitede kız ve erkek öğrencilerin birlikte takip edebildiği konferanslar verildi.

I. Dünya Savaşı sırasında Alman profesörlerin katılımı ile kadrosu güçlenen üniversiteye savaştan sonra Beyazıt’taki “Harbiye Nezareti binası” verildi. Yapılan yeni düzenleme ile dört fakültenin temsilcisinin bir emin (rektör) başkanlığında toplanması ile oluşturulan bir divan (senato) tarafından üniversitenin yönetilmesi kararlaştırıldı. İlk emin İsmail Hakkı Bey oldu.

1924 yılında tüzel bir kişilik verilen Darülfünun,

1933 Temmuz ayında çıkarılan 2252 sayılı yasa ile kapatıldı. Yerine İstanbul’da Maarif Vekâletine bağlı yeni bir üniversite kurulması öngörüldü. 1 Ağustos 1933’te yeni bir kadro ve yapı ile İstanbul Üniversitesi açıldı.

1933 yılında Eski Darülfünun binası yangın sonucu yıkılmış tarihi yapı olarak ibret tarihini sürdürmektedir…

Bu yazıda Osmanlı tebaasının bilim ile ilişkilerini görmekteyiz, Avrupa’nın yükseliş dönemlerinde Osmanlı Türk halkının bilimden nasıl uzak kaldığını göstgeren önemli bir tarih sayfasıdır.

.
.
.
.
.
.

Hakkında Türk Bilimi