17 YY. da Osmanlılar, her alanda gerilediği bir sırada, bu dönemin yüzünü ağartan iki büyük bilgin ve düşünce adamı yetişmiştir. Bunlar da, yüzyılın ilk yarısında yetişmiş olan Katip Çelebi ile, bu yüzyılın yarısında yetişmiş olan Hezarfen Hüseyin Efendidir.
Bu dönemin, değişik konularda bilgi sahibi, yani ansiklopedisi bir bilgini, ünlü bir tarihçisi ve düşünce adamı olan Hezarfen Hüseyin Efendi, İstanköylüdür. Babasının adı Cafer dir. ‘’Hezarfen’’ lakabı ile anılması da, onun değişik ve çok konuda bilgi sahibi olmasından ileri gelmektedir. Bilindiği üzere ‘’hezar’’, Farsça ‘’bin’’ demektir. İlkin kendi memleketinde, sonra da İstanbul da öğrenim görmüştür. İstanbul da öğremini tamamladıktan sonra devlet hizmetinde görev almış, kendisini Köprülü Fazıl Ahmet Paşa himaye etmiştir.
Ancak bir süre sonra Hezarfen Hüseyin Efendi, devlet memurluğundan ayrılmış, büyük bir kitaplık kurmuş, bundan sonraki ömrünü araştırmalar yaparak ve özel dersler vererek geçirmiştir.Öyle anlaşılıyor ki Hezarfen Hüseyin Efendi kendi yaşadığı yüzyılda batılılar ile ilişki kuran, onlardan düşünce alış verişinde bulunanilk Osmanlı bilginidir.
Katip Çelebiden sonra, ve daha geniş çapta batılılar ile kültürel ilişkileri olduğu anlaşılan, bu arada Yunanca ile İbrani dilini de bildiği ileri sürülen Hezarfen Hüseyin Efendi nin adı, batılı bazı seyahat namelerinde ‘’çok iyi öğrenim görmüş bir kişi’’ olarak geçmektedir.Tarih, tasavvuf ve tıp konularında bırakmış olduğu eserler, onun yaşadığı dönemin önemli bir bilgini olduğunu ortaya koymaktadır. Öyle anlaşılmaktadır ki, Yunan ve Latin kaynaklarını kullanan ilk Osmanlı Tarihçisi odur.
Hezarfen Hüseyin Efendinin biri doğruda doğruya tarihe , diğeri de Osmanlı teşkilat tarihine ait olmak üzere iki eseri dikkat çekmektedir. Tarihe ait eseri Tenkih-i Tevarih-i Mülük, kendisine tarih dersi verdiği devrin hükümdarı ‘’Avcı’’ lakabı ile tanınan IV Mehmet’e sunulmuş, özet halinde bir genel tarihtir. Hezarfen Hüseyin Efendi, bu eserini yazmaya 1670 yılı Mayıs ayında başlamış, 12 Kasım 1673 te tamamlamıştır. Bu eser , bazı özellikleri ile daha önceki tarih eserlerinden ayrılmaktadır.
(Avcı Lakaplı 19’uncu Osmanlı Padişahı IV Mehmet)
Eserde, ele alınan konular, sistematik diyebileceğimiz bir tasnifi yapılmıştır. Ayrıca bu eser Yunan ve Roma devirleri hakkında bilgi veriri iken ilk olarak Yunanca ve Latince kaynaklar kullanılmıştır.
Hezarfen Hüseyin Efendinin Tenkih-i Tevarih-i Mülük eserinde, İstanbul’un kuruluşundan Türkler tarafından alınışına kadar olan devirler hakkında doğrudan doğruya Yunanca ve Latince kaynaklardan bilgi alınmıştır.
Hezarfen Hüseyin Efendinin bu önemli eserinin içeriğinden bazıları şunlardır, Roma devletinin kuruluşu, bazı ünlü yunan filozoflar, İstanbul şehri, Bizans imparatorları, çemberli ve dikilitaşar, Cenevizlerin galatayı ele geçirmeleri, Çin,Maçin, Hata ve Hotan, Hint denizindeki bazı adalar, buralarda yaşayan insanlar, bunların hükümdarları, dinleri, kanunları,örf, adet ve ahlakları ve nihayet Amerikanın keşfi.
Bu ilginç bilgilerden bir tanesi ise, Hezarfen Hüseyin Efendi bu gün İstanbul Divan yolunda bulunan Çemberlitaş’ın dilikişi ile alakalı verdiği bilgidir.
(İstanbul Divan Yolundaki Çemberlitaş denilen Dikili taş)
Bu gün İstanbul da bulunan Çemberlitaş dediğimiz dikilitaş ı imparator Konstantin dikmiştir. Bu sütun aslında bir alamettir demektedir. Hıristinyanlığı ilk defa kabul etmiş olan Roma İmparatoru Konstantin in annesi Helena, Kudüs ü ziyaret etmiş, orada Kamame kilisesini yaptırmış, sonrada Hz. İsa nın çarmıha gerildiği haç ile eline ayaklarına çaktıkları çivileri Yahudilerden alarak oğlu Konstantin e hediye etmiştir. Konstantin bu hediyeleri bir müddet hazinesinde saklamış, ancak kendisinden sonra başa geçecek olanların kendisi gibi emin ellerde saklayamayacağını düşünerek, bunları bu gün ki , Çemberlitaş ın altında yaptırdığı taş bir hücrenin içine koydurmuş, üzerine alamet olmak üzere de bu gün Çemberlitaş dediğimiz dikilitaşı diktirmiştir.
(Solda Roma İmparatoru Konstantin-Sağda Annesi Helena)
Hezarfen Hüseyin efendinin diğer bir eseri ‘’Telhisu’l-Beyan fi Kavanin-ı Al-i Osman’’ adını taşır. Bu eserinde eski devletlerin ve öteki milletlerin, kanun ve nizamlarını, özellikle de ünlü Cengiz Han ın kanunlarınıokuyup değerlendirmeler yapmıştır. Ayrıca bu eser on üç ‘’bab’’ yani bölüm halinde yazılmıştır. Sırası ile,Osmanlı tarihi, İstanbul’un kuruluşu,Bizans eserleri, İstanbul da Osmanlıların yaptırmış olduğu yeni binalar, saray adetleri,hazine-i Amire nin gelirleri, eyalet hazineleri, sultan ve vezir-i azam hasları, devletin mukannen olmayan gelir ve giderleri, güneş ve ay yılı arasındaki farklar, kara ve deniz orduları, timar ve zeamet ve has sahipleri ile ilgili kanunlar, Kapukulu, Yeniçeri, Sipahi, Topçu ve Cebecilerin kanunları, Tersane ve Tersane subayları, Kırım hanlığının kanunları, bilim adamları ile ilgili kanunlar ve nihayet madenler ve tuzlalarla ilgili kanun ve nizamnameler üzerinde durmuştur.
(Meşhur yasa yapan Cengiz Han)
Hezarfen Hüseyin Efendinin diğer eserleri ise, ‘’ Lisanu’l-Etibba’’ Bu eser Tıp ve Eczacılar için bir sözlük konumundadır yabancı dillere terçüme edilmiştir, Tasavvuf konusunda ‘’ Camiu’l-Hikayat’’ ile ‘’ Enisu’l-Arifin’’ ve ‘’Mürşidu’s-Salakin’’ isimli eserleri kaleme almıştır.
Türk Tarihinin altın kalemlerinden biri olan Hezarfen Hüseyin Efendi şu an unutulmuş, lakin elini Türk gençliğine uzatmış, tutulmasını bekleyen altın bir kaynak.
Hezarfen Hüseyin Efendinin doğum yılı bilinmemekle birlikte 1691 vefat ettiği bilinmekte olup, kabrinin nerede olduğu bilinmemekte.
Kim bilir, günümüzde gerçek değil uydurmadır denilen, İstanbul burçlarına bayrağı diken, Ulubatlı Hasan’ın gerçek olduğunun ispatı, Üstadın yazmış olduğu eserlerinde, kaynakları ile bulunma ihtimali yüksek olabilir.
Bu araştırma derleme makale Osmanlı tarihi 1600-1900 ansiklopedi bilgilerinden derlenmiş olup, amacı Türk tarihinde tozlanmaya yüz turmuş bir altın değer olan Hezarfen Hüseyin Efendinin eserleri ile tekrar hatırlanması, akademik ve bağımsız araştırmalar yapan araştırmacılara, üzerinde durulması gereken önemli bir konuyu tekrar gündeme taşıyıp güncel olarak sunmaktır.
‘’ Türk Genci Atasını tanıdıkça, bilgili ve güçlü olacaktır’’
Saygılarımla
Emrah BEKCİ
Araştırmacı Yazar