TÜRKİYE’YE GÖÇLER VE TÜRK TOPLUMU- OSMANLI DÖNEMİNDE GÖÇ EDEN TÜRKLER
OSMANLI DÖNEMİNDE GÖÇ EDEN TÜRKLER
OSMANLIYA İLTİCA EDENLER
1402 Timur’un önünden kaçan Celayirli Ahmed ve Karakoyunlu Kara Yusuf’un Osmanlı’ya sığınması
1492 senesi ilk baharında İspanya’dan kovulan ve Osmanlı Devletine sığınan Museviler, orada her çeşit zulüm ve baskıya maruz kaldıkları halde, sizin saltanatınızın merhametine sığınarak huzur ve emniyetle memleketinizde geçimlerini temin etmişler ve gün geçtikçe her açıdan ilerlemişlerdir.
1709 Osmanlının misafir edindiği diğer mülteci de Rusya’ya karşı yaptığı savaşı kaybeden İsveç Kralı Demirbaş Şarl’dır. 1709 yılında Osmanlı’ya sığınmış 5 yıl kadar burada yaşamıştır. Dönemin padişahı 3.Ahmed’in himayesinde bir kral gibi ağırlanmıştır. Şahsına günlük maaş bağlanmış, istediği zaman da izinle ülkesine dönmüştür.
1848-1849 Macar İhtilali’nin Rüs ve Avusturya orduları tarafından bastırılması üzerine, başta Macar Kralı Lajos Kossuth olmak üzere bakanlar, üst düzey askeri ve sivil yöneticiler Osmanlı Devleti’ne iltica ettiler. Osmanlı’ya iltica edenler arasında çok sayıda Polonyalı da vardı. Macar Kralı Lajos Kossuth sığınmak üzere Osmanlı sınırına geldiği zaman Sultan Abdülmecid’e bir mektup göndermiş, kendisi ve yanındakiler için sığınma talebinde bulunmuş ve Osmanlı Hükümeti’nin bu sığınma talebine nasıl baktığını Sultan’dan öğrenmek istemişti. Sultan da verdiği cevapta mültecilerin kendisinin misafiri olduklarını, saçlarının bir teline zarar gelmektense tebaasından 50.000 kişinin kurban edilmesini yeğleyeceği cevabını vermişti. Sultan Abdülmecid, Rusya ve Avusturya’nın mültecilerin kendilerine iade edilmeleri için, Bâbıâli üzerinde yoğun baskı kurdukları dönemde şu deklarasyonu yayınladı: “Tacımı veririm, tahtımı veririm fakat, devletime sığınanları asla geri vermem.” Gerek Kossuth’un elimizdeki mektupları gerekse mültecilerin hatıralarından Türklerin kendilerine gösterdiği üstün misafirperverliğin onların üzerinde memnuniyet verici bir etki bıraktığı açıkça anlaşılmaktadır. Nitekim Kossuth, Osmanlı Devleti’nden ayrıldıktan sonra İngiltere’de yaptığı konuşmada hayatını güvence altına alan ve kendisini düşmanlarına teslim etmeyen Türkleri şu şekilde övmüştü. “Bugünkü hayatım ve hürriyetime sahipliğim Avusturya ile Rusya’nın tehditlerine, baskılarına rağmen beni ve arkadaşlarımı muhafaza eden Türkler sayesindedir. O Türkler ki, yüksek hislerle ve insan haklarına saygılı oluşları ile tüm tehditlere boyun eğmediler. Türk milleti bu yönüyle üstün bir güce sahiptir. Türkiye’nin bugün ve istikbalde mevcut olması Avrupa’nın ve insanlık aleminin yararınadır. Ben, Türklerden gördüğüm lütuf ve saygının hatıralarıyla yaşayacağım.”
.
Kırım‘dan.
1771 Kırım, Ruslar tarafından işgal ve tahrip edildiği sırada , 35 000 Kırımlı Türk, kılıçtan geçirildi.
1785-1788 Bu türlü şiddet hareketleri karşısında, Anadolu’ya ve Balkanlar‘a göçler yapıldı .
1789-1790 yılları arasında Bu göçlerin en önemlisi oldu ve 1800’e kadar devam etti. Böylece, yaklaşık olarak 500 000 kişi Kırım’dan ayrıldı.
1812’de Osmanlı Devletinin Rusya’ya karşı Fransa ile işbirliği yapması üzerine Ruslar, Kırım Türklerine yeniden zulüm yapmaya başladılar.
1815-1828 yılları arasında göçler devam etti. Kırım’dan Türkiye’ye göçenler, Eskişehir yakınlarına yerleştiler.
1860-1862 yıllarındaki göçlere Nogaylar da katıldı ve 227 627 kişi göç etti.
1862’de, göç edenlerin sayısı 360 000 olarak tespit edildi.
1859-1864 yılları arasındaki Nogay göçleriyle birlikte göçmenlerin sayısı 700 000 oldu.
1874-1877 yıllarında yeni göç hareketleri görüldü.
1877-78 Osmanlı-Rus Savaşı’ndan (93 Harbi) sonraki göçler, 1890-1891’de daha da arttı. Bu göçler sırasında Kırım’dan 18-20 000 kişi ayrıldı.
1902-1904’te de göç edenler oldu.
1871 yılına kadar gelen göçmenler, imparatorluğun Rumeli sahillerindeki Köstence, Mangalya, Balçık, Burgaz, Varna şehirlerinden Balkanların içine Vidin’e kadar yayıldılar. Trakya ve Anadolu’da ise İstanbul, Edirne, Adana, Ankara, Bursa, Diyarbakır, Eskişehir, Halep, İzmir, Konya ve Sivas şehirlerine yerleştiler.
.
Kuzey Kafkasya‘dan.
Türklerin yoğun bulundukları bölgelerden biri olan KuzeyKafkasya‘ya ilk Rus akını, 1768’de oldu. Kuzey Kafkasya halkı, önce Türklerle birlikte Ruslara karşı savaştı; fakat düşmanın sayıca fazla olması yüzünden yenilerek, 10 000 kişilik bir kafile halinde Anadolu’ya göç ettiler.
1780-1800 arasında göç edenlerin sayısı 30 000’i buldu.
1812-1815’te 15 000, 1829’da 12 000 Kuzey Kafkasyalı Türk, Anadolu’ya göç etti.
1829-1859 yılarında Ruslara karşı yapılan bağımsızlık savaşlarındaki yenilgiler, Anadolu’ya yeni göçlerin yapılması sonucunu doğurdu;
1855-1863 yılları arasında 295 000 kişi Türkiye’ye göç etti.
1864’te Batı Kafkasya ve Kuban havalisindeki Türkler, bir ay içinde yurtlarını terk etmek zorunda bırakıldılar. Bir milyondan fazla göçmenin büyük bir kısmı, yollarda öldü; ancak 600 000’i Trabzon, Samsun, Köstence ve Varna limanlarına gelebildi. Bir kısmı Akdeniz ve Ege limanlarına ve İç Anadolu’ya gönderildi. Göçmenlere yardım amacıyla, büyük şehirlerde yardım komisyonları kuruldu. Rumeli limanlarına inen bir kısım göçmenler, Niş, Priştine ve Kosova havalisine, Edirne ve İslimye taraflarına, Vidin eyaletine, Sofya ve Berkofça sancaklarına, Ziştovi, Niğbolu ve Lofça’ya yerleştirildiler. Rumeli’ye yerleşen Kafkas göçmenlerinin sayısı 175 000’i buldu. Anadolu’ya gelenler de Amasya, Adana, Adapazarı, Bursa, Çankırı, İzmit, İçel, Konya, Tokat ve Sivas’a, hattâ Halep, Şam, Amman ve Kıbrıs’a yerleştirildiler.
Sonu gelmeyen göçler devam ettiği sırada, 1877 Osmanlı-Rus Savaşı (93 Harbi) patlak verdi. Yeniden 500 000 kişi Kafkasya’dan Anadolu’ya göç etti.
1886’da 4000 kişi daha Türkiye’ye göç etti ve İzmit civarına yerleştirildi.
.
Âzerbaycan‘dan.
Âzerbaycan’dan yapılan göçler, 1800’den sonra başladı.
1812-1815 arasında 7000, 1829’da 9000, 1860’ta 18 000 Âzerbaycanlı, Kars, Iğdır, Ardahan bölgelerine geldi.
1877’de göçler daha da yoğunlaştı. Ayrıca, 1920’de 10 000 kişi daha göç etti.
.
Yunanistan‘dan.
1820’de Mora isyanından sonra, Sakız, Girit, Epir ve diğer adalardaki Türklerin korunması, Osmanlılar için büyük bir mesele oldu. Avrupa’dan gelen gönüllü askerlerle Rum çeteciler, Teselya ve Ege adaları ile Mora’da oturan Türk ve Müslüman halka zulmetmeye başladılar ve 32 000 Müslüman Türkü öldürdüler.
1826 Rusya ile İngiltere arasında yapılan anlaşma ile bağımsız Yunan devleti kuruldu ve Müslüman halkı Yunanistan’dan çıkarma kararı alındı. Mora’da bulunan Türklere ait arazi satın alınacak, halk, Osmanlı Devletinin bir kısım bölgelerine göç edecekti. Bu teklif Osmanlı Devleti tarafından reddolununca, Rus-İngiliz baskısına Fransızlar da katıldı.
20 Kasım 1827 Osmanlı donanması, Navarin‘de yakıldı . Fransızlar, karaya asker çıkardılar.
1828’de Rusya da harp ilan edince, Osmanlı Devleti, zor durumda kaldı. Edirne’ye ve Erzurum’a kadar Osmanlı toprakları saldırıya uğradı. Anadolu’ya göç başladı. 1829 İmzalanan Edirne Antlaşması‘yla savaş son buldu.
1830 Yunanistan, Osmanlı Devleti tarafından tanındı. Bölgedeki Türklerin göç anlaşması İstanbul’da kabul edildi . II. Mahmud Han, bu antlaşmayı önce kabul etmek istemedi, fakat İngiltere ve Fransa’nın baskısıyla, Mora’da oturan Türklerin altı ay içinde burayı boşaltmaları istendi. II. Mahmud Han, Mora’da daha fazla kan dökülmesini istemediği için, antlaşmanın şer’i şerîfe aykırı olmadığına dair şeyhülislâmdan fetva aldı, sonra Mora’dan Türk göçü başladı.
1864 Girit’te Rum katliâmı şiddetlenince , buradaki Türk halkı zor durumda kaldı. Neticede Girit’ten Anadolu’ya ve İstanbul’a 60 000 kişi göç etti.
1923-1933 Birinci Dünya Savaşı‘ndan sonra, Yunanistan’daki Türklerden bir kısmı, Anadolu’ya göç ettiler. Kurtuluş Savaşı‘nı takip eden Lozan Antlaşması hükümlerine göre yapılan mübadele sonunda, Türkiye’ye pek çok Türk ailesi göç etti (1923-1933 yılları arasında 384 000 kişi).
1934-1960 arasında da göçler devam etti 23 788 kişi Türkiye’ye geldi.
1960-1970 arasında 2081 kişi Yunanistan’dan Türkiye’ye yerleşti.
.
Bulgaristan‘dan.
Rusların 1828’de Tuna’yı aşarak Edirne’ye kadar gelmesi ve Bulgarları Türklerin üzerine saldırtması sonucunda bozguna uğrayan şehir ve kasabalardan, perişan halde 30 000 Türk, Türkiye’ye göç etti.
1876’da Rusya, Almanya ve Avusturya tarafından Balkanlar bölündü. Avusturya, Bosna-Hersek’i aldı, ayrıca Bulgarlara ve Sırplara, Rusya himayesinde bağımsızlık verildi. Aynı yıl Bulgarlar, Türklere karşı şiddet hareketlerine giriştiler; buradaki Türkleri korumakla görevli Türk ordusunun hareketi, Avrupa devletlerinin müdahalesiyle durduruldu. Binlerce Türk, Edirne, İstanbul ve Anadolu’ya göç etti.
1877 Osmanlı-Rus Savaşından sonra yapılan Berlin Antlaşması‘yla Bulgaristan devletinin kurulması kabul edildi. Bu durum, Bulgaristan’daki Türkler için kötü oldu ve 1876-1878 yılları arasında 200 000 Türk Edirne ve civarına yerleşti. 300 000 göçmen, Rumeli’den Anadolu’ya geçti. 75 000’i Halep ve Şam’a, 25000’i Adana’ya, 10 000’i Konya ve Kastamonu’ya, 10 000’i Kıbrıs’a yerleşti. Sivas, Amasya ve Diyarbakır’a beşer bin kişi, Cezayir’e 500 kişi gönderildi. Kuzey Bulgaristan’dan göç eden bir kısım Türkler, Rodoplar’da Ruslarla çarpışan Pomaklarla birleştiler. Birçok silâhlı saldırıya uğrayan göç kafilesi, ağır kayıplar vererek Türkiye’ye gelebildi. Doğu ve Batı Trakya ile İstanbul göçmenlerle doldu.
Birinci Dünya Savaşında Bulgaristan, Türkiye’nin müttefiki olunca, göç eden kafilelere bazı kolaylıklar gösterdi, fakat ellerindeki mal ve mülkün bedelini değerinden çok düşük olarak ödedi.
1885-1923 yılları arsında Türkiye’ye 500 000 kişi göç etti.
1927’den sonra yeniden şiddet hareketleri görüldü. Deliorman Türkleri, Bulgaristan’dan Türkiye’ye göçü göze alamadılar ve 1930-1933’te Romanya’ya, buradan da Köstence yoluyla Türkiye’ye geldiler. ,
1923-1933 yılları arasında göç edenlerin sayısı 101 507’dir.
1934-1960 Yine 272 971 kişi Türkiye’ye göç etti.
1951-1952 yıllarında Bulgarlar, 154 385 Türk vatandaşını Edirne’ye gönderdi. Bütün bu göçlere rağmen bugün Bulgaristan’da halen 1 milyonun üstünde Türk vardır. Bu Türkler için, Bulgaristan yeni göç planları hazırladı. Buna göre, Türkiye’de yakın akrabaları bulunan Türkler, Türkiye’ye göç edebilecekti.
1970 yılının her ayında kafileler halinde Türkiye’ye göçler başladı. Türkiye’ye 1960-1970 arasında Bulgaristan’dan gelen serbest göçmenlerin sayısı 13125’tir.
.
Romanya‘dan.
Romanya toprakları, Osmanlı İmparatorluğunun idaresindeyken, Besarabya ve Kırım’dan onbinlerce Türk buraya yerleşti.
1806-1812 Osmanlı-Rus savaşlarında, Rus orduları Tuna’yı aşarak Şumnu’ya kadar ilerlediği sırada, Akkerman, Bender, İsmail kalelerinde muhasarada kalan Türkler, Dobruca’ya; Eflâk ve Boğdan’da bulunanlar da güneye doğru göç ettiler. Böylece gelmiş olan bu göçmenlerin sayısı, 200 000 kişiyi aştı. Birçoğu da Anadolu’ya ve öellikle Eskişehir’e yerleşti.
1826’da yapılan Akkerman antlaşmasıyla, Müslüman ve Türklerin bu bölgede oturması şartlara bağlandı. Besarabya, 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşından sonra Rusların eline geçti. Dobruca, Rumenlere verildi.
1883 Devam eden Rus saldırılarından zarar gören Türkler, göç etmeye başladılar. Sonraki yıllarda Dobruca’dan 80-90 000 Türk, yurtlarını terk ederek Anadolu’ya yerleştiler. Bölgede kalan Türklerin Romen ordusuna alınmak istenmesi üzerine, Türkiye’ye yeniden göç başladı.
1899’daki kıtlıkta Türk ahâli, Tulça sancağından Köstence ve Tulça yoluyla, denizden Anadolu’ya geçtiler.
1900-1923 arasında, göçlerde bir azalma görüldü.
1923’ten sonra, Dobruca’dan yeni göçler başladı.
1923-1933 arasında 33 852 kişi göç etti. Türklerden boşalan yerlere yerleştirilen Makedonyalı Ulahlar, takındıkları sert tavırlarla, Türk halkını fazlasıyla rahatsız ettiler. Bu durum, yeni Türk göçlerine sebep oldu.
1934’te 15 321 kişi göç etti. Romen hükümeti ile yapılan anlaşmalarla, göç işleri bir düzene sokuldu.
1935-1939 arası, toplam olarak 64 570 kişi göç etti.
Romanya, 1939’da güney Dobruca’yı Bulgarlara bıraktı ve burada kalan 8000 Türk, 1952’de Türkiye’ye gönderildi.
1934-1960 yılları arasında Romanya’dan göç edenlerin sayısı 87 476’dır. Bu göçmenler, Trakya, Batı Anadolu ve diğer bölgelere yerleştirildiler.
1960-1970 arasında Romanya’dan 271 serbest göçmen geldi.
.
Yugoslavya‘dan.
1804’te isyan eden Sırpların şiddet hareketleri sırasında, Semendire’ye bağlı yerlerde Türklere karşı girişilen katliâmdan kaçanlar, Rumeli ve Bosna-Hersek’e göç ettiler.
1806-1812 Osmanlı-Rus savaşının başlamasıyla Ruslardan yardım gören Sırplar, Türkler üzerindeki şiddet hareketlerini ve baskıyı daha da arttırdılar. Bu sırada kaçabilen Türkler, Manastır, Üsküp ve Kosova’ya yerleştiler.
1826’da imzalanan Akkerman antlaşmasıyla, 150 000’e yakın Türk, Sırbistan’dan çıkarıldı; Belgrad ve diğer Türk kalelerinden 15 000 kadar Türk, Anadolu’ya göç ederek Sakarya ırmağı çevresine yerleşti.
1908-1923 yılları arasında 300 000
1923-1933 arasında da 108 179 Türk, Türkiye’ye göç etti. Yugoslavya’daki rejim değişikliğinden sonra da göç hareketleri devam etti.
1934-1960 yıllarında 160 922 kişi Türkiye’ye yerleşti. Yugoslavya’dan göçler, daha sonraki yılarda da yakın zamana kadar devam etmiştir.
1960-1970 arasında 43 753 serbest göçmen gelmiştir.
.
Doğu Türkistan‘dan.
Bugün Çin idaresinde olan Doğu Türkistan, zengin madenlere sahip olması yüzünden bir çok istilâya uğradı. Bölgedeki halk göç etmeğe başladı.
1917’de 20 000 kişilik bir kafile Tibet’e, buradan da 1940’ta Hindistan’a sığındı.
1949’da Çin baskısından kaçan 7000 Türkistanlı, Türkiye’ye göç için yola çıktılar; bunlardan ancak 852 kişi Türkiye’ye gelebildi (1953) ve Adana, Konya, Kayseri, Niğde ve Salihli’ye yerleştirildi.
1934-1960 arasında 2128 göçmen geldi.
1960-1970 arasında gelen serbest göçmenlerin sayısı 169’dur.
.
Kıbrıs‘tan.
1570’te Osmanlı idaresine geçen Kıbrıs’a, Anadolu’nun güney vilayetlerinden 50-60 bin Türk yerleştirildi.
1878 Böylece, adanın nüfusu 200 000’e çıktı. Ada, İngilizlere kiralanınca , buradaki Türk halkı, Anadolu’ya göç etmeğe başladı. Bu göçlerle 15 000 kişi Anadolu’ya geldi. Lozan antlaşmasıyla ada İngilizlere bırakılınca, göçler daha da hızlandı ve 24 000 kişi Türkiye’ye geldi.
1878’den itibaren göç edenlerin sayısı 70 000’i buldu. Gelenlerin çoğu Ankara, İstanbul ve İzmir’e yerleştirildi.
İlginize teşekkürler
“Bunlar Güneş’in kelimeleri” Büyük kral, Müsilis ve ” Güneş Dili “
. Diller kutsaldır, yazılar daha kutsaldır… Yazılar bir inanç kültürünü de göstermektedir, ayni dili …
Deniz insanları “Trakyenler” mi !!..
. Ramses III. Belgelerinde Mısır devleti ile Deniz insanları savaşı belgelenmiştir, tarih Mö.1200 lü yıllardır… …